Şehir karmaşası, yoğun iş temposu ve yaşam mücadelesi içerisinde yuvarlanıp giderken, aslında yaşamak istediğimiz hayatı unutuyoruz çoğu zaman. Aslında unutmuyoruz da, erteliyoruz. Hepimizin hayali değil mi emekli olduktan sonra tası tarağı toplayıp bir sahil kasabasına yerleşmek? Bu büyük değişim kaç kişi için gerçekleşiyor, kaçı hayalde kalıyor bilinmez ama artık dünya da bizi birtakım şeylere zorluyor. Mesela doğayla daha yakın ilişkiler içinde olmak, daha sakin ve yavaş bir hayat sürmek gibi. Umuyoruz ki bu bir gün herkes için daha mümkün hale gelir.

Peki, gelelim günümüze. Bu sahil kasabasında yaşama hayallerimizin sınırlarını biraz genişletip, dünyada bu işler nasıl oluyor ona bakmak istiyorum biraz da. Yani şirin bir Ege köyünde değil de, mesela egzotik bir Avrupa ülkesinde emekliliğimizi geçirsek nasıl olurdu?

Bu açıdan bakıldığında, tüm ihtimaller dönüp dolaşıp tek bir ülkeye çıkıyor: Malta. Gelenekselin ve çağdaşın yan yana huzur içinde yaşadığı yerlerden biri olan Malta, zaten son yıllarda göçmenlerin en sevdiği ülkelerin başında geliyordu. Ve giderek daha fazla Avrupalının emeklilik hayallerini süslemeye başladı. Bu yazımızda, Malta’yı emekliler arasında bu kadar popüler yapan nedenlere odaklanacağız.

Image
2

Hava Her Zaman Harika

Yılın ortalama üç bin saati güneş ışığının düştüğü bir yer nasıl harika olmayabilir ki? İstatistiklere göre de Malta dünyanın en güneşli ülkelerinden biri. İklimi de sevdiğimiz tipik Akdeniz iklimi; Kasım’dan Şubat’a kadar süren yağmurları saymazsak, güneş hiçbir zaman yüzünü Maltalılardan saklamıyor. Kışları da dondurucu soğuklar görülmüyor, hava her daim ılık.

Hal böyle olunca, Malta’da emekliliğin tadını çıkaranlara da bol bol açık hava etkinliklerine katılmak, sahilde uzun yürüyüşler yapmak ve birazdan bahsedeceğimiz eşsiz doğal güzellikleri keşfetmek için zaman kalıyor.

Image
1

Fiyatlar Makul

Aslında “Fiyatların makul olduğu yerler de var” desek daha doğru olur. Eğer ticaret bölgelerinden uzakta, gözlerden ırak bir köyde yaşama fikri size cazip geliyorsa, aradığınız hayatı Malta’nın köylerinde bulma ihtimaliniz çok yüksek. 

Ulaşım hem kolay hem de ucuz, zaten birçok yere araba kullanmadan gidebiliyorsunuz. Böylece hem benzinden tasarruf etmekle kalmıyorsunuz, aynı zamanda da açık havada hareket ederek ihtiyacınız olan günlük sporu yapmış oluyorsunuz. Her iki türlü de kazanan yine sizsiniz.

Marketlerden temin edilecek temel gıda ürünlerinin fiyatları gerçekten makul. Üstelik çiftçi pazarlarını sık sık ziyaret ederek tüm sebze ve meyvelerin en tazesini, en uygun fiyatlısını bulma şansınız var.

Image
3

Sağlık Sistemi Son Derece Gelişmiş

Hatta sadece gelişmiş değil, dünyanın en iyi bazı sağlık hizmetlerine de sahip. Birçok kliniğe sahip devlet hastanesine ve vergi mükellefleri tarafından finanse edilen ücretsiz bir kamu sistemine sahip olan Malta’da uzman tedaviden hastane yatışına kadar ihtiyaç duyulan her sağlık hizmetine erişilebiliyor. Eğer AB vatandaşıysanız işiniz biraz daha kolay ama AB üyesi olmayan emekliler bu haklardan yararlanmak için sosyal güvenliğe ödeme yapmak durumunda. 

Image
6

Yapılacak Pek Çok Aktivite Var

Kültürüne ve kültür miraslarına çok önem veren ve aynı zamanda başkenti UNESCO tarafından da koruma altına alınan bir ülke burası. Öyle ki başkent Valletta 2018’de Avrupa’nın Kültür Başkenti seçildi. Haliyle böyle bir miras alanında yaşamanın bazı kısıtlamalar getirdiğinden bahsedebiliriz ama eğer sanat ve tarih, gece yaşamından daha fazla ilginizi çeken konularsa yine doğru yerdesiniz. Örneğin Valletta’da tarihi Manoel Tiyatrosu, Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi ve Kraliyet Opera Binası gibi mekanlar elinizin altında.

Ama biraz daha sosyalleşmek isteyenler için de seçenekler yok değil. Daha aktif bir sosyal yaşam için dünyanın en güzel doğal limanlarından olan Grand Harbour çevresi biçilmiş kaftan. O bölgede bol bol müzik de var, günün her saati ışıl ışıl caddeler de.

Malta’nın küçük bir ülke olması, yapılacak aktivitelere bir sınırlama getirmiyor neyse ki. O ünlü güneşinin altında yüzmek, dalış dersleri almak, tekne turuna katılmak, kaya tırmanışında kendinizi denemek, binicilik, golf… Ne ararsanız var. Sadece yürüyüş yapmak isteyenlere de müthiş yürüyüş rotaları sunuyor.

Tarihi mekanlarının fazlalığı ile özellikle kültür gezisi yapmayı sevenlerin gönlünü her daim fethetmiş olan bir ülkede olduğunuzu unutmayın. Keşfedilecek çok fazla yer var. Örnek mi? Gozo’daki Megalitik taş tapınakları veya Mdina’nın Orta Çağ’dan kalma sokakları…

Son olarak bir de festivallerinden söz edelim. Maltalılar yerel festivallerle toplu halde eğlenmeyi gerçekten çok iyi biliyorlar. Bu yüzden Malta sokakları ve meydanları her yıl dini kutlamalardan müzik festivallerine kadar birçok eğlenceli etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Bazı köylerin de kendine ait -şarap, çilek vb- yerel festivalleri olduğunu da ekleyelim.

Image
3

Doğal Güzelliklerini Anlatmak Yetmez, Görmek Gerek

Kültüründen, ikliminden, sağlık sisteminden, günlük yaşamından, eğlencelerinden bahsettik. Sıra geldi en güzel bölüme. Malta’ya gidip de doğal güzelliklerine vurulmadan dönen kimse yoktur sanıyoruz ki. Tüm dünyanın aşina olduğu manzaraları, adacıkları, derin uçurumları, yüksek tepeleri, mağaraları ve uçsuz bucaksız çayırları ile Malta’nın her bir köşesi doğal bir film platosu adeta. Bunu ilk söyleyen biz değiliz, efsanevi dizi Game of Thrones’un yapımcıları Malta’daki bu potansiyeli çoktan keşfettiler.

Üstelik Malta’da sadece yerin üstü değil, denizin altı da inanılmaz güzellikler sunan apayrı bir dünya. Çarpıcı jeolojik oluşumların arasında yüzen rengarenk tropikal balıkları gördüğünüzde, artık şnorkelle dalmak size yetmemeye başlayacak.
Denizinden ve plajlarından da bahsederek yazımızı noktalayalım. Eğer upuzun kumsallara alışıksanız sizi biraz şaşırtabilir zira plajların geneli kayalıklardan oluşuyor. Ama mavinin tüm tonlarını barındıran denizi, bütün ezberleri bozmaya yeter de artar bile.