Akdeniz’in merkezindeki bu küçük ada ülkesi, yıl boyu güneşli iklimi ve masmavi denizleriyle turistlerin popüler tatil destinasyonlarından ama Malta’yı sadece bunlarla sınırlamak ona haksızlık olur. Tarih öncesi çağlara uzanan kalıntılarını günümüze dek korumayı başaran Malta, kültürünün zenginliğini de bu çok katmanlı tarihine borçlu. Bunun doğal bir sonucu olarak da küçücük ülkeye birbirinden önemli ve değerli müzeleri sığdırabilmiş. Şimdi gelin bu müzelerde küçük bir tur atıp özelliklerine değinelim.

Image
1

MUŻA Sanat Müzesi

Ulusal Güzel Sanatlar Müzesinin ismi, Valletta’nın 2018 yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilmesinin ardından MUŻA Sanat Müzesi olarak güncellendi. Aynı sene Guardian’da yayınlanan “Görülmesi Gereken 13 Yeni Avrupa Müzesi” listesinde de yer alan MUŻA’nın yer aldığı bina, beş yüz yıllık tarihe sahip Saint John Şövalyeleri’nin Barok Sarayı’dır. Titizlikle restore edilerek hizmete açılan binanın bile tek başına bir sanat eseri olarak nitelendirilebileceği müzede, dünyaca ünlü sanatçıların da yer aldığı yirmi binden fazla esere sahip çok geniş bir koleksiyon sergileniyor.

Avrupa Barok sanatının mükemmel bir seçkisinin sunulduğu müzenin tarih binasında Malta’nın sanat mirasının önemli bir kısmını görme şansınız var. İtalyan Barok sanatçı Mattia Preti’nin resim koleksiyonu, ünlü Maltalı ressam Giuseppe Cali’nin Aziz Agatha’nın Şehitliği ve Death of Dragut tabloları, Grand Master Pinto’nun ikonik portresi ve Antoine de Favray’ın portre koleksiyonu, müzede sergilenen eserler arasına öne çıkanlar olarak göze çarpıyor. Kalıcı koleksiyonların yanı sıra devamlı değişen sergilerle hem Malta hem de Avrupa sanatına yeni bakış açıları sunan MUŻA Sanat Müzesi, ziyaretçilerine sunduğu çeşitli görsel ve işitsel deneyimlerle de benzersiz bir anlayışa sahip.  

Zabbar Kutsal Alanı Müzesi

Malta’daki turistik pek çok müze arasında gölgede kalan, popüler gezi listelerine genellikle alınmayan ve hak ettiği ilgiyi göremediğini düşündüğümüz çok özel bir alan Zabbar Kutsal Alanı. Pek turistik sayılmayacak bir köy olan Zabbar’daki müze 1954 yılında açılmış ve içerisinde hem köyün hikayesini anlatan oldukça ilginç tarihi nesnelere hem de Saint John Tarikatı’nın en büyük deniz adak resim koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Zabbar Kutsal Alanı Müzesi’nde görebileceğiniz diğer öne çıkan eserler ise Gran Carrack Sant Anna’nın büyük bir tablosu, ortaçağ freskleri, RMS Alcantara gemisinden yontulmuş ahşap armatürler, eskiden sığınakta yer alan çan kulesinin saat mekanizması ve bunların içerisinde belki de en dikkat çekici olanı 1975’te Zabbar’da patlayan RAF Vulcan Bombardıman uçağının kalıntıları.

Ulusal Arkeoloji Müzesi

Malta’daki müzelerin en popüleri desek yanlış olmaz. Ünlü Cumhuriyet Caddesi’nde yer alan Ulusal Arkeoloji Müzesi, Malta’da insanlığın ilk izlerine rastlandığı MÖ 5200’lere kadar uzanan geniş bir koleksiyona sahip. Neolitik tapınak alanlarında bulunan sanatsal figürinler, kaya oymaları, ibadet nesneleri, Valletta’nın kurucusu Grandmaster de Vallette’nin hançeri gibi eserlerin sergilendiği müzenin en çarpıcı parçalarından biri UNESCO Dünya Mirası Listesi'nin bir parçası olan Ħaġar Qim tapınağı çevresinden çıkartılmış olan uyuyan kadın figürü. Oldukça şişman olarak betimlenmiş olan bu kadın figürünün sonsuz uykuyu anlattığı düşünülüyor.

Engizisyon Mahkemesi Sarayı

Valletta’daki Büyük Liman’ın karşısında yer alan saray, 1574-1798 yılları arasında hizmet vermiştir. Malta’nın en karanlık dönemlerinden birine tanıklık eden bina, bugün hala mahkemeleri, işkence odaları ve hücreleriyle birlikte o döneme ait kalıntıları muhafaza eder. Katolik kilisesinin hüküm sürdüğü bu iki yüz yıllık dönemde yaşananların gözler önüne serildiği sarayda belki de en çarpıcı olan detay, mahkumlar tarafından hücre duvarlarına çizilen grafitilerin bugün hala canlılığını koruyor olması.

Domvs Romana (Roma Köşkü veya Roma Villası)

1881 senesinde tesadüfen kalıntılarına rastlanan mozaikleri koruyabilmek için buluntuların çevresine bir bina inşa edilmişti. Bu, Malta adalarında bir arkeolojik alanı korumak için inşa edilen ilk yapı olması nedeniyle oldukça önemliydi. Daha sonraki aylarda civar ören yerlerinde çıkan buluntuların da buraya devredilmesiyle birlikte bina bir müze değeri kazandı ve 1882 senesinde resmen hizmete açıldı ancak asıl önemli açılış, büyük bir restorasyon geçirdikten sonra 1945 senesinde gerçekleşti.

Bir Roma soylusunun şehirdeki evi (domvs) olarak kayıtlara geçen binada antik Roma’daki günlük hayata ışık tutan pek çok özel detay yer alıyor ama ziyaretçilerin asıl ilgi odağı ayrıntılı bordürlere, karmaşık motiflere ve mitolojik figürlere sahip olağanüstü zemin mozaikleri.

Müzede sergilenen birçok heykel arasında en çok öne çıkan ise İmparator Cloaudius’un ve kızının heykeli. Gerçek boyutlardan çok daha büyük olarak tasarlanmış bu heykel, ev sahibinin devlet işlerinde de son derece önemli bir pozisyonda olduğunun bir göstergesi çünkü o dönemlerde bu tür sanat eserlerinin yalnızca kamusal alanlarda bulunmalarına izin vardı. 

Image
2

Casa Rocca Piccola

Yine Cumhuriyet Caddesi boyunca sıralanan önemli yapılardan biri de, yüzyıllarca aristokrat ailelerin ikametgahı olarak kullanılmış Casa Rocca Piccola. Bugün hala bu görevini sürdüren ve soylu bir ailenin yaşam alanı olan 16. yüzyıldan kalmış bu saray, tarihi turistik turların en popüler duraklarından biri. Eğer bir aristokratın yaşamı nasıl olur sorusu ilginizi çekiyorsa on iki odalı, kraliyet ailesi antikalarıyla döşenmiş renkli bir salonu olan bu sarayı gezmek hoşunuza gidebilir. İkinci Dünya Savaşı sırasında sığınak olarak kullanılmış gizli tünel ağı ise Casa Rocca Piccola’nın en görülmeye değer noktalarının başında geliyor.

Ulusal Savaş Müzesi

Müze, yarımadanın ucuna inşa edilen Fort St. Elmo kışlasının içinde yer alıyor. Son yıllarda restore edildikten sonra ziyaretçi sayısında önemli bir artışı yakalayan Ulusal Savaş Müzesi, Neolitik dönem silahlarından İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan savaş uçaklarına kadar oldukça ayrıntılı bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Müzedeki eserlerin ana teması elbette Malta Şövalyeleri ve 1565 Osmanlı Kuşatması. Müze, yüzyıllar boyunca bu toprakların gördüğü savaşlara tanıklık etmeniz açısından önemli imkanlar sunuyor, eğer tarihe meraklıysanız Ulusal Savaş Müzesi mutlaka listenizin başlarında yer almalı