Yaygın bilinenin aksine bir ada değil, üç büyük ve iki küçük adadan meydana gelmiş bir takımada olan Malta, dünyanın en küçük ve de en kalabalık nüfuslu ülkelerden biri olmasıyla dikkat çekiyor. Sicilya ve Kuzey Afrika arasına konumlanmış olan bu enteresan ülke, üzerinde bulunduğu Akdeniz ikliminin tüm özelliklerini taşımasıyla da son derece popüler bir tatil beldesi ama Malta’nın bu kadar çok tercih edilir olmasının sebepleri sadece bunlarla sınırlı değil. Bugün Malta ile ilgili merak ettikleriniz, hiç duymadıklarınız ve ilginizi çekeceğini düşündüğümüz daha birçok detay içeren bir yazı hazırladık, keyifli okumalar.

Image
2

Tarih kitaplarından hatırladığımız Malta’nın bizim bildiklerimizle sınırlı olmayan zengin tarihi

Bu küçük Akdeniz ülkesinin tarihi o kadar eski ki buluntular ta Neolitik Çağ’a kadar uzanıyor. Hem konumu hem de elverişli coğrafi koşulları nedeniyle tarih boyunca birçok medeniyetin gözleri de Malta’nın üzerindeydi. Hatırlayın, belki de birçoğumuz onun adını ilk kez tarihi Malta Kuşatması ile duyduk. Kanuni’nin 1522’de Rodos’tan sürdüğü St. John Şövalyeleri (nam-ı diğer Malta Şövalyeleri) Malta’ya yerleşerek adayı savunmuş ve ilerleyen zaman içerisinde Malta’nın kültürel gelişimine de önemli katkılarda bulunmuşlar. Bunların başında da tarihi Valetta şehri geliyor. Şövalyelerin liderinin adıyla anılan şehir, barok mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak hala Unesco Dünya Mirası listesinde de yer alan yaşayan bir değer.

1964 yılında İngiltere’den ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Malta bugün hala bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürüyor. 2004’te Avrupa Birliği’ne kabul edilen Malta’nın ismi hala kültür ve sanatla da yan yana anılmaya devam ediyor zira 2018 yılına dönersek, Avrupa’nın Kültür Başkenti olarak Malta’nın başkenti Valetta’yı görmemiz tesadüf değil.

Image
4

Şaşırtıcı doğası ve turistik noktaları

Yüzölçümü bakımından Türkiye’ye kıyasla bir hayli küçük olan Malta’nın birden fazla adadan oluştuğunu yazımızın başında da belirtmiştik. Sadece iki tanesinde (Malta ve Gozo) yaşam bulunan bu adacıkların toplam kapladığı alan sadece ve sadece 316 kilometrekare. Doğası son derece cazip bulunmasına karşın, alışılanın aksine Malta’da yeşil alan bulmak zor çünkü kireçtaşı yaylaları olarak tabir edebileceğimiz bir yapıya sahip olan yüzey yapısı genel olarak çorak ve kayalık. Akdeniz ikliminin bitki örtüsü olan zeytin ve ılgın ağaçlarına rastlayabileceğiniz Malta’nın en yeşil bölgesi, Halep çamlarıyla zenginleştirilmiş Buskett Bahçeleri.

Peki yeşil alan yok denecek kadar azsa, Malta’yı bu kadar cazip yapan nedir? Cevap: Elbette berrak suları! Sahillerinin ve deniz suyunun güzelliği bir yana, denizin altı o kadar zengin ki, büyüleyici mercanlarını, ülkenin sembolü haline gelen lagünleri, koruma altındaki Mantar Kayası’nı, mavi kaya mağaralarını (Blue Grotto) görmek bile Malta’ya seyahat etmeyi istemek için başlı başına geçerli bir neden.

Dünyanın en güzel kaya kemerlerinden kabul edilen ve 67 kilometrekarelik Gozo adasında bulunan Azure Penceresi ise ülkenin en bilinen simgeleşmiş yerlerindendi ancak turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bu kemer ne yazık ki 2017 senesinde çöktü.

Malta’nın tarihi zenginlikleri de, onun bu kadar turistik bir ülke olmasında büyük bir etken. Unesco tarafından bir dünya mirası olarak nitelendirilerek koruma altına alınan muazzam Valetta şehrinin mimarisi, görenlerin nefesini kesecek güzellikte taş binalardan oluşuyor. Muhteşem meydanları, görkemli sarayları ve katedralleri ile Malta buram buram tarih kokan, eğer hiç bilmeden yolunuz düştüyse sizi oldukça şaşırtacak bir ülke. Burasının öğrenciler tarafından da bu kadar çok tercih edilmesinin sebebi hiç kuşkusuz bu zengin tarihi. Tabi sosyal çevrenin ve eğlence hayatının nimetlerini de atlamayalım.

Image
3

Malta’da Yaşam

Yüzde 98’i Katolik olan Malta’daki günlük hayatta hala Arap etkileri neredeyse her alanda görülebiliyor. Aile ve akrabalık ilişkilerinin son derece önemli olduğu ülkede bayramların ve kalabalık toplantıların yeri de ayrı. Hep birlikte yenen gürültülü öğle yemekleri, sahillerde aile ve yakın akraba boyu kurulan mangal sofraları Malta’nın olmazsa olmazları arasında. Özellikle cumartesi akşamları başlayan mangal partileri, Maltalılar için neredeyse gelenekselleşmiş durumda. Bu arada yaşam kalitelerinin de oldukça yüksek olduğunu hemen ekleyelim.

Akdeniz insanına yabancılık çekmeyeceğimiz için Maltalıları da kendimize benzetmemiz olası. Bu misafirperver, ehli keyif, neşeli ve esprili insanlar aynı zamanda el sanatlarında da kendilerini çok geliştirmişler. Birbirinden zevkli ve yaratıcı hasır mobilyalar, cam ürünler, hasır sepetler Malta’da görebileceğiniz sanat eserleri arasında belki de en güzelleri.

Farklı dünya mutfaklarından etkilenerek oluşturduğu ama Arap etkilerinin burada da gözlemlendiği Malta mutfağı, yine de dünyanın en sağlıklı mutfağı olarak nitelendiriliyor zira hep zararlı ve abur cubur ağırlıklı olan sokak lezzetleri bile burada meyve tabağı, ton balıklı salata, bilemedin meyveli kek olarak sunuluyor.

Akdeniz ikliminin insan bünyesi üzerinde en etkili sonuçlarından biri olan siesta kavramı burada da karşımıza çıkıyor. Malta’da öğlen vakti açık bir restoran, dükkân ve devlet dairesi bulmak pek mümkün değil. Siesta vakti tüm Malta dinlenmeye çekilir, sokak turistlere kalır.

Sürekli bahsettiğimiz Arap etkisi, Malta’nın resmi dilinde de kendisini göstermiş. Bazı dil bilimcilerinin kökeninin MÖ. 1000’li yıllara dayandırdığı Malti, Arap lehçesinin ağırlıklı olduğu bir dil. Duyduğunuzda anlamanızın bir hayli zor olduğu dil, Arapça, İtalyanca, Latince, İngilizce ve eski Fenike dillerinin bir karışımıdır ancak ikinci dil İngilizce olduğu için halkın tamamı bu dile hâkim.

Yaşam standartlarının yüksek olduğu turistik bir Akdeniz ülkesi olan Malta, aynı zamanda yasaklarıyla da dikkat çekiyor. Mesela halka açık yerlerde sigara içmek kesinlikle yasak ve bu konuda ceza kesilen turistlerin sayısı da bir hayli yüksek. Dindar bir ülke olan Malta’da kutsal mekanlara girerken de kılık kıyafetinize dikkat etmeniz gerekiyor, spor kıyafetler ya da plaj kıyafetleri ile buralara giriş yapamıyorsunuz. Bu kuralı sadece dini mekanların değil, bazı büyük otellerin de uyguladığını hatırlatalım.

Malta’nın son zamanlarda bu kadar çok popülerleşmesinin sebeplerinden biri de burasının ciddi anlamda büyük bir film platosu olması desek abartmış olmayız herhalde. Filmlerin ve dizilerin en popülerlerini sayalım, abartıp abartmadığımıza siz karar verin: Monte Kristo Kontu, Troy, Gladiator, Da Vinci’nin Şifresi ve Game of Thrones.